Insanoğlu Belgeseli (The Mankind) 12. Bölüm - Final Bölüm
Merhabalar.
Insanoğlu belgeselinin son bölümü olan 12. bölüm bize daha yakın tarihte olan olayları bizlere sergiliyor. Belgeselin sonundaki son sözler dahi hepimizi anlatmaya yeterli. Insanoğlu gelişmeye son süratle devam ediyor. Bu bölümde yaşanan yakın olayları da tekrar hatırlamamız babında daha iyi not aldım. Ek kaynaklarla birlikte notlarını yayınlıyorum.
Hikayemizin son bölümü şöyle:
Doğanın üstünde yükseldik. Gezegenimizin sınırlarını yola getirdik. Bizi yok edebilecek güçlerle oynuyoruz. Fakat aynı zamanda hala özgürlük savaşımızı da veriyoruz.
Dünyada 7 milyardan fazla insan var. 4 kuşakta 5 milyondan fazla insan dünyaya geldi. Gezegenimizin gücünü kullanmaya çalışıyoruz.
Orta Batı, 1935.
Dev toz fırtınası Amerikan topraklarını kasıp kavuruyor. Bu ABD tarihinin gördüğü en büyük kuraklık. 2,5 milyon kişi ovaları terk ediyor. Kaliforniya’ya göç ediliyor.
Ek kaynak: Black Sunday (http://www.pbs.org/wgbh/americanexperience/features/general-article/dustbowl-black-sunday/).
Bir adam kurak topraklara yeniden can vermeyi düşünüyor.
Raswell Garst (http://en.wikipedia.org/wiki/Roswell_Garst). Aileden çiftçi, girişimci.
Her şeyini bir tohuma yatırdı: Hibrit Mısır. Kurak ortamda bile yetişebilir. Garst, hibrit tohumu tanıtabilmek için haftada 3100 km yol alıyor.
Hibrit tohum adiye göre 50 kat daha pahalı. Bu da çiftçiyi kızdırıyor. Hiçbirisi almıyor. Amerika’da çiftçilerin 1/3’ü battı. Satış hiç de kolay değil.
Garst en sonunda her şeyi riske ediyor. Çiftçilere tohumu bedava veriyor. Karşılığında kârdan hisse istiyor.
2 eyalette 50 ilçe merkezinde ülkenin girildiği en büyük kuraklıkta mucize bir hasat alınıyor. Ama Garst’in işi bitmedi. Yepyeni bir tane daha ürün satıyor: Nitrojenli gübre.
Gezegenimizin doğumu sırasında volkanlardan taşan nitrojen dünya atmosferimizin %78’ini oluşturuyor. Gözle görülmez, kokusuz, atıl.
Ancak bilim insanları nitrojeni ayırmayı öğrendiklerinde gazı nitrata dönüştürerek bitkiler için temel besinin anahtarını çözdüler.
Garst yeni ürünü çok özel bir motifle oluşturarak biçiyor: Nitrojenin N’si.
Bu bir mesaj. Bugün çiftçilerin çoğu bu ürünü kullanıyor. Garst ise dünyanın en büyük tohum satıcılarından biri oluyor.
Sayımız patlarcasına artış gösterirken çatışmaların ölçeği de arttı.
1942, insanlığın ilk küresel savaşı. Avrupa’da Nazi Almanya’sı egemen, pasifikte Japonya Imparatorluğu. Amerika’nın en büyük eyaletiyse Alaska, Asya’ya yakın ve tek başına.
11 bin Amerikan askeri imkansız bir işle uğraşmakta: ALCAN Highway (Alkan Otoyolu - http://en.wikipedia.org/wiki/Alaska_Highway).
Alaska ile Kanada’nın batı sahilini ve Amerika’yı birbirine bağlayarak kıtaları birleştiren bir mühendislik harikası.
Komuta General (http://en.wikipedia.org/wiki/William_M._Hoge)’da. Madalyalı savaş kahramanı, mühendis bir deha.
Gezegenin en amansız arazilerini adam ediyor. Görevleri 2400 km orman ve tundrayı, 200 nehri ve Kuzey Amerika’nın en yüksek dağlarını aşmak.
En büyük engeli zaman. Alaska kışı bastırmadan önce 8 ay süresi var. Onun emrinde ise Philadelphialı Onbaşı de var.
Ek kaynak: Highway History (http://www.fhwa.dot.gov/highwayhistory/road/s16.cfm).
7 ekip birden çalışıyor. Birbirlerinden yüzlerce kilometre uzaktalar. Orada buluşmak için yarışıyorlar.
Ancak yolun daha 1/3’ü tamamlanmamışken bir felaketle karşılaştılar. Permafrost, 600 metre derinlikte bulunan donmuş toprak katmanı. Buldozerler yüzünden açığa çıktı.
Ek kaynak: Permafrost (http://en.wikipedia.org/wiki/Permafrost).
Buldozerler çamura battı. Tehlikeyse ABD’nin güvenliği. Zaman tükeniyor, proje çamura battı gibi. General Hoge, ortaya radikal bir fikir koyuyor: Buldozerleri kaydırmak. Odunlardan örtü döşeyip buldozerleri üzerinden geçirmek.
Onbaşı Refines Sims sağlam bir ekibin başında.
Kütüklerden yol yapmak eski bir Roma tekniği. Kış yaklaştı.2 ekip, biri siyah diğeri beyaz. Yolun son kısmı tamamlanıyor.
Dondurucu soğuk, permafrost, vahşi hayvanlar, ehlilleştirilmemiş doğa, yolun kenarında can acısından ağlayan adamlar…
9 Ekim 1942, hava -50 derece. Bugün yolun iki ucu da birleşiyor!
Onbaşı Refines Sims milli kahraman ilan ediliyor. 6 yıl içerisinde Amerika içerisindeki tüm ırklar birleşti.
Alcan otoyolu tamamlandı. 25600 km’lik yol, dünyanın en uzun motorlu araç yolu rotası.
Yarım asır içinde dünya yollarla sarıldı. Yola olan talep arttı. Bu aya 20 kez gidip gelecek kadar uzun.
Bunlar bir yana dursun, öyle bir güçle oynuyoruz ki bu bizi yok de edebilir insanlığımızı ileriye de taşıyabilir.
6 Ağustos 1945. Pasifik Okyanusu’nun 3 km üstü. Bombardıman pilotu (http://en.wikipedia.org/wiki/Paul_Tibbets). 30 yaşında, ordunun harika çocuğu.
2. Dünya Savaşını bitirecek gizli bir görevdeler. Cebinde 12 siyanür tableti var. Uçaktaki herkes için bir tane. Yakalanmak diye bir şey yok, çok fazla şey biliyorlar.
Ek kaynak: Siyanür (http://tr.wikipedia.org/wiki/Siyan%C3%BCr).
Her yeni kuşakla yeni bir silah geldi; ama insanlık böylesi bir silah görmedi. Gücün aldığı nihai şekil: Atom Bombası. Kod adı Küçük Oğlan.
Ek kaynak: Atom Bombası (http://tr.wikipedia.org/wiki/Atom_bombas%C4%B1).
Hedef: Hiroşima.
Önce bombanın hazırlanması gerekiyor. Yüzbaşı William Parsons (http://en.wikipedia.org/wiki/William_Sterling_Parsons). Silahi yapanlardan biri, bomba uzmanı.
Uçuşun güvenliği için daha önce fünyeyi çıkartmıştı. Şimdi yeniden takması gerekiyor.
Bombanın çekirdeğinde uranyum var. 6 milyar yıl önce henüz dünya dahi ortada yokken kozmik bir patlamayla doğdu. Zararsızdı. Ta ki bilim insanı atomlarına ayırana kadar. Feci büyüklükteki gücü ortaya çıkınca bizi ya yok edecek ya da ileriye taşıyacak bir anahtar olacak.
Şafak vakti, Japonya’dan 1360 km ötede, Amerikalılara ait B29 Bombardıman uçağı Enola Gay (http://en.wikipedia.org/wiki/Enola_Gay) insanlık tarihinin gördüğü en korkunç silahı taşıyor.
Sabah 09:41, 60 saniyelik bir uyarı sireni veriliyor.
Altlarında 350 bin kişinin yaşadığı bir şehir var. Bombayı attılar! Tibbets’ın patlama anından uzaklaşması için 43 saniyesi var.
Bomba havada patlıyor. Bu güneşin yüzünden 10 bin kat daha fazla sıcak. 60 binden fazla insanı anında öldürüyor.
3 gün sonra 2. bomba atılıyor. Japonya çekiliyor, teslim oluyor.
Insanlık tarihi 1943’ten beri atom çağında. Bugün 19 bin nükleer başlık mevcut. Türümüzü 20’den fazla yok etmeye muktedir.
Bununla birlikte çığır açan enerji kaynağımızdır nükleer enerji. En çok kullanılan 3. Yöntem. Gezegenimizde milyarlarca yıllık enerji sağlama potansiyeline sahip.
20. yüzyılda teknoloji ve bilim geleceğimizin anahtarı oldu. Insanlık, Güney Afrika’daki bir hastanede dev bir adım atmak üzere.
1967, Captown.
(http://en.wikipedia.org/wiki/Christiaan_Barnard). 20 yıllık tecrübe, tıp insanı. Insan bedenini yeniden hayata geçirecek.
Hasta Louis Washkansky (http://en.wikipedia.org/wiki/Louis_Washkansky). Eski bir boksör ve atlet. Barnard’ın çığır açan ameliyatı gerçekleşmezse ölecek. 3 kez kalp krizi geçirdi. Bu dünyanın ilk kalp nakli. Ameliyatının anahtarı: Yaşam Destek Ünitesi (https://eksisozluk.com/yasam-destek-unitesi--264972?nr=true&rf=yasam%20destek%20unitesi). Insan dehasının şahikası.
Barnard köpekler üzerinde 50 nakil denedi. Ama insanlar üzerinde daha önce hiç denemedi.
Insan kalbi ortalama ömür boyunca 2,5 milyar kez atar.
Birinci adım kalbi çıkarmak. Sonra hastayı yaşam destek ünitesine bağlamak. Kalbin vazifesini makine yapacak. Pompa açılınca makine çalışıyor.
Ameliyat 3,5 saattir devam ediyor.
Barnard hasta ölmeden donörün kalbini takmak zorunda. Yeni kalbi takıp çalıştırıyor. Ancak makineye bağlı olarak çalışıyor. Kendi kendine atması gerekiyor. Kritik bir evre. Bu işin şakası yok.
Tekrardan makineye bağlanıyor. Şok veriliyor, yeni kalp atıyor! Hem de makineye bağlı olmadan çalışıyor. Bu tarihin en karmaşık ameliyatıydı.
Yapay kalpler, nakil, dokuları yeniden oluşturma fikri… Bunların hepsi cesur bir adamın akla hayale gelmez fikirleriyle başladı. Barnard’ın kalp nakli 75 bin kişiyi kurtardı. Sadece Amerika’da cerrahlar 1500’den fazla kalp nakli yapılıyor. Organlarımız değiştirilebiliyor, yenileri takılıyor.
Bilim ve teknoloji insanlığın yaşam için büyük önem taşıyor. Aynı zamanda insanlığın hak ve adalet konusunda da büyük önem taşıyor.
Selma Alabama, 1965. 600 Afra Amerikalı değişim istiyor.
Amelia Boynton, 53 yaşında. (http://en.wikipedia.org/wiki/Amelia_Boynton_Robinson). Lise yıllarından beri sivil hakların mücadelesini veriyor.
Seçme hakkı için yürüyor. Yolunu kapatan ise ayrımcılık. Irkçılık güneyde epey bir egemen. Sadece %25’i oy kullanabiliyor. Gönüllü Boynton diğerlerini kayıt yaptırmaları için ikna ediyor. Beyaz yetkililer yollarını kapatıyor. Kırmızı çizgileri ve polis baskıları var.
Güneyde protesto hayatını riske atmaktır. Gittikleri yer eyalet başkenti Montgomery. Jim Clarks (http://en.wikipedia.org/wiki/Jim_Clark_(sheriff)) ise onları durdurmaya kararlı. Ikinci dünya gazisi, Selma’nın şerifi. 21 yaşını doldurmuş tüm beyaz erkekleri yardımcısı yaptı. Birlikte 2 bin eyalet polisine katıldılar.
Ancak bu karşılaşma gözden Irak kalmayacak. Gazeteci Loures Pears iş başında. Habere aç, meslek hayatının en önemli haberini yapıyor.
Protestoculara 3 dakika zaman veriliyor. Ama hiç kimse geri çekilmiyor. Polis saldırıyor. 40 kutu gözyaşartıcı gaz, 8 kutu biber gazı. Hepsi eylemci Boynton’a karşı.
Boynton ölüme terk ediliyor. 2 gün boyunca bilincini kaybetmiş vaziyette yatıyor. Dünya ise seyrediyor.
Selma Alabama’da polis, şiddete başvurmayan protestoculara saldırıyor. Artık modern çağda TV var. Gazeteci Loures Pears filmi New York’a gönderiyor.
15 dakikalık görüntü ABC’nin pazar sineması arasına giriyor. TV’de son dakika haberlerinde yer alıyor.
1965’te her 10 Amerikalı ailenin 9’unda TV var. 3 kanal Selma’daki vahşeti yayınlıyor. 45 milyon kişi seyrediyor.
Başkan Lyndon Johnson (http://en.wikipedia.org/wiki/Lyndon_B._Johnson) 15 gün içerisinde seçmen yasasını meclise sunuyor. Bu çok önemli bir yasa. Seçmen ayrımcılığı yasaklanıyor.
Artık iletişim sayesinde herkesin sesi duyuluyor.
Belgesel Sonu Son Cümleler
Iletişim ne kadar sağlam olursa bağlar da o kadar sağlam olur. Biz tarihin ürünüyüz. 100 bin yıl önce doğa üstü bir tür olarak ortaya çıktık. Insanlığı tarif eden bir şey varsa o da beceridir. Beceri derken, doğanın seni yapmaya programlamadığı her şeyi öğrenmektir. Hayatta kalmaya duyduğumuz açlık icat etme gücünü sağladı. Icat edenler başarı sağlar.
Bilgiye duyduğumuz açlık keşifler getirdi. Ilişkiler kuruyoruz. Ancak ilişki çatışma da getiriyor. Insanlarla ilgili en ilginç olanı da hiç savaşmamış bir toplumun olmamasıdır. Belki de evrimimiz için gerekli bir şeydir.
En amansız durumlarımızdan biri hastalık. Hıyarcıklı veba gibi bir salgının olacağından eminiz. Ancak bir artımız var, bu durumun olacağını biliyoruz ve ne yapmamız gerektiğini de biliyoruz. Çünkü elimizde artık bilim var.
En karanlık anlarımızda aydınlığı bulduk. Bütün öğrendiklerimizle birlikte yüzümüzü geleceğe döndük. Şimdi kendi içimize doğru yepyeni bir yolculuktayız.
Kendimizi keşfetmemizi sağlayan o iş güdü, evreni de keşfetmemizi sağlayacak. Güneşin gücünü çözeceğiz. Uzaya uzanacağız.
Bir sonraki adım yeni bir ev: Mars.
Insanlığın hikayesi daha yeni başlıyor.
Yazan ve düzenleyen: Recep ŞERIT
Insanoğlu belgeselinin sonuna geldik. Bu belgeselin notlarını almamda beni tabir-i caizse tetikleyen Onur hocama saygılarımı sunuyorum.
Bu belgeselden sonra ise Kozmos belgeseline devam etmeyi düşünüyorum. Elimden geldiğince araştırmalarım da sürecek. Neticede birilerinin Türkçe kaynak olarak bu bilgilere ihtiyacı olabilir.
Keyifli öğrenimler,
Recep.